Tüm dünyada tüberkülozun ortadan kaldırılmasına yönelik 2030 hedeflerine ulaşılmasına yönelik çabalara rağmen istenilen hedeflere ulaşılamamıştır. Göğüs hastalıkları uzmanı profesör, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) yıllık yeni tüberküloz vaka sayısını 2015'ten 2025'e kadar yüzde 50 oranında azaltma hedefine ulaşamadığını, aksine bazı ülkelerde hala vaka sayısının devam ettiğini söyledi. artış. Banu Musaffa Salepçi, pandemi nedeniyle hastalığın teşhis edilememesinin ve dolayısıyla tedavisinin de yapılmamasının da bu sonuçlara katkıda bulunduğunu belirtti. Ülkemizin tüberküloz konusunda DSÖ hedeflerine ulaştığını hatırlatan Prof. Dr. Salepçi aslında yok edilmesi gereken bir hastalık olsa da hastalığın yoğun olduğu ülkelerden göç eden ülkeler de risk altında. “Özellikle kontrolsüz göç, istenilen sonuçlara ulaşmanın önünde önemli bir engel teşkil ediyor” dedi. Halen dünyanın birçok ülkesinde oldukça yaygın bir hastalık olan tüberküloz, bir solunum yolu hastalığıdır. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi'nde göğüs hastalıkları uzmanı olan profesör, mikroba çocukluk çağında yakalanmasına rağmen özellikle hastalığın yaygın olduğu ülkelerde herkesin hastalanmadığını söyledi. Dr. Banu Musaffa Salepçi bunun nedenini şöyle açıkladı: “Mikroplarla karşılaşan kişilerin yüzde 30-35'i enfeksiyon kapıyor. Enfekte kişilerin hepsinde aktif hastalık yoktur. “Bu kişilerin yüzde 95'i sessizce o mikrobu edinip ona karşı bağışıklık geliştirerek hayatlarını sürdürürken, yüzde 5'i aktif hastalık geliştiriyor, aktif hastalık geliştirenler ise hastalığın bulaşmasından sorumlu.” “TÜRKİYE TÜBERKÜLOZUN HEDEFLEDİĞİ DURUMA ULAŞAN AZ ÜLKELER ARASINDADIR”Profesör. Tüberküloz sıklığının insidansa yani her yıl tespit edilen yeni vaka sayısına göre değerlendirildiği bilgisi verildi. Dr. Salepçi, buna göre dünya genelindeki ortalama görülme oranının şu anda 100 binde 133 olduğunu belirtti. “Dünya Sağlık Örgütü'nün hedefi 100 binde 15 ve Türkiye de bu hedefe ulaşan ülkelerden biri” diyen Prof. Dr. Salepçi, sözlerini şöyle sürdürdü: “2022 yılında Türkiye'de görülme sıklığı 14 olarak belirlendi” 100 bin. Bu anlamda çok şanslı olduğumuzu söyleyebilirim. Ancak şunu da söylemek gerekir ki, Türkiye'de tüberkülozla mücadelenin mükemmel bir şekilde sürdürülmesi bu sonuca yol açmıştır. Ülkemizde doğrudan denetimli bakım (DGT) politikası çok iyi yürütülmektedir. “Hasta kişilerin kimlikleri belirleniyor ve etraflarındakiler de kontrol ediliyor.”PANDEMİ VAKALARIN RAPORLANMASINI ENGELLEDİProfesör, tüberkülozun dünyada en çok Afrika ve Güneydoğu Asya ülkelerinde görüldüğünü söyledi. Salepçi, şunları söyledi: “Şu anda görülme sıklığı Afrika ülkelerinde 100 binde 208, Güneydoğu Asya'da 100 binde 234, Amerika'da 100 binde 31, Avrupa'da ise 100 binde 25. Yıllık ortalamalara bakıldığında 2020 yılında bir düşüş olsa da gerçek bir düşüş değil. Burada asıl etken pandemi nedeniyle vakaların bildirilmemesidir” dedi. HASTALIĞIN YAYGIN Olduğu Bölgelerden GÖÇ EDEN ÜLKELER RİSK ALTINDAProf., Dünya Sağlık Örgütü'nün “2025'e kadar yüzde 50 azaltma” hedefine ne yazık ki ulaşılamadığını söyledi. Salepçi, aksine 2015 yılında 100 binde 83 olan yıllık görülme sıklığının 2022 yılında ne yazık ki 100 binde 95'e çıktığını belirtti. Prof. Dr., şöyle konuştu: “Bu durum dünya çapında sağlığa gölge düşürmeye devam ediyor. Genel olarak hastalığın yaygın olduğu bölgelerden göç alan ülkelerin risk altında olduğu belirtildi. Salepçi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda 2022 yılında dünyadaki tüm tüberküloz vakalarının 2/3'ünden fazlası Hindistan, Endonezya, Çin, Filipinler, Pakistan, Nijerya, Bangladeş ve Kongo'da tespit edildi. Dolayısıyla bu ülkelerden göç alan ülkelerde risk giderek artıyor.”BU BELİRTİLERE DİKKAT EDİN: ÖKSÜRÜK, ATEŞ, GECE TERLEMESİ, KİLO KAYBI…Profesör. tüberkülozun birçok akciğer hastalığına benzer belirtiler gösterdiğini söyledi. Dr. Salepçi, şöyle konuştu: “Hastalık solunum yoluyla bulaştığı için mikrop önce akciğerlere ulaşıyor, oradan da kan yoluyla tüm organlara yayılıyor. İlk olarak öksürük, balgam ve balgamda kan gibi akciğer semptomlarının yanı sıra ateş, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık ve gece terlemesi gibi genel semptomlar da eşlik eder. “Özellikle bu semptomları gösteren kişilerin çevresinde tüberküloz hastaları varsa tüberkülozdan şüphelenilmelidir.” Dedi. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ BASKILANMIŞ KİŞİLER DAHA FAZLA RİSK ALTINDADIR“Verem mikrobuyla ilk karşılaşma genellikle çocukluk ve ergenlik döneminde oluyor. Mikropla karşılaşan ve birincil enfeksiyon geçiren kişilerin yalnızca {36991970b6a0efa8762578bfdb481b01128977a90d95a8e12ed3c8917c189906}5'i mikrobu aldıktan sonraki 6 ay – 1 yıl içinde aktif hastalık geliştirirken, bunların {36991970b6a0efa8762578bfdb481b01128977a90d95a8e12ed3c8917c189906}95'i aktif hastalık gelişmeden sessiz enfeksiyonlar olarak kalır. Prof. Dr. Salepçi, “Bu kişilerin yüzde 5'inde yaşlılıkta bağışıklık sistemini baskılayan bir hastalık gelişiyor ya da ilaç kullanımı sonrası vücutta uykuda olan mikropların uyanması aktif tüberküloza yol açıyor” dedi. HIV pozitif hastalar tüberküloz açısından risk altındadır. Ayrıca uzun süre kortizon veya immün baskılayıcı ilaç kullanmak zorunda kalan romatoloji hastaları da bu gruba girmektedir. Ayrıca kanser hastaları, diyabet gibi kronik hastalıkları olan kişiler, organ nakli yapılan ve organ nakli yapılmış hastalar da risk grubu içerisinde yer alıyor. Bu kişiler hastalığa daha kolay yakalanabiliyor ve hastalığı daha ağır geçirebiliyor” dedi. Profesör. Salepçi, Kovid-19 ile tüberkülozun birlikteliğine ilişkin yayınların da bulunduğunu, dolayısıyla her iki hastalığın birbirinin riskini artırdığını sözlerine ekledi. “TÜBERKÜLOZ TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIKTIR”Prof. Dr. Salepçi, “Öncelikle etkeni yani aktif hastalığı olan hastayı teşhis edip tedaviye başladığımızda direnç gelişmeden tedavi edebilirsek bulaşı ortadan kaldırabiliriz” diyen Prof. Dr. Salepçi, dikkat edilmesi gereken noktaları sıraladı. Tedavinin başarılı olabilmesi için dikkat edilmesi gerekenler: “Verem hastalığının ilacın kullanım süresi yaklaşık altı ay kadardır. Bu ilaçların kullanımı hasta açısından zor olsa da ilaçların düzenli kullanımı şarttır. Ancak her vaka bu süreci karşılayamayabilir. Ancak bu durum hasta için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Çünkü bu durumda dirençli bir vaka haline gelir ve tedavisi yaşam boyu devam eder. Bununla birlikte dirençli vakaların bulaşma riski de artıyor. “EN ÖNEMLİ ŞEY ENFEKSİYONLARIN ÖNLENMESİDİR”Tüberkülozdan korunmada aşılamanın çok önemli olduğunu vurgulayan Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. düşük. Ülkemizde görülme sıklığı 100 binde 14 olmasına rağmen aşılama devam ediyor. Aşılamanın yanı sıra periyodik kontrollerin yapılması, şüpheli bir vakanın erken teşhis edilmesi, bu vakanın çevresindeki kişilerin derhal kontrol edilmesi ve bulaşmanın önlenmesi çok önemli. Tüberküloz zaten bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Bu nedenle tanı konulur konulmaz bildirim yapılıyor ve o hastayla yakın temasta bulunan kişiler kontrol ediliyor. “Türkiye'de tüberküloz kontrolü çok düzenli bir şekilde uygulanıyor.”HİJYEN VE GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK SAĞLANMALIProf. Dr., sosyoekonomik düzeyi düşük, beslenmesi kötü, hijyeni kötü ve kalabalık yaşam kümelerine sahip gruplarda hastalığın daha sık görüldüğünü belirtiyor. Dr. Salepçi, şunları söyledi: “Bu nedenle öncelikle hastalığa yakalanmamak için şartların ve ortamın iyileştirilmesi gerekiyor. Tüberküloz mikrobunun önemli bir özelliği de maalesef yetersiz havalandırılan ve ışıksız ortamlarda 6 aya kadar hayatta kalabilmesidir. Dolayısıyla tüberküloz hastası birinin bulunduğu oda iyi havalandırılmıyorsa ve iyi ışık almıyorsa, o odaya sonradan giren kişiler de bu süreçte tüberküloza yakalanabilir. Bu konuda bilgi ve farkındalığı artırmamız gerekiyor” dedi. Kaynak: (guzelhaber.net) Güzel Haber Masası
—–Sponsorlu Bağlantılar—–
—–Sponsorlu Bağlantılar—–
—–Sponsorlu Bağlantılar—–